Nakkaşhane Buluşmalarımız Bosna-Hersek Gezisi ile Başladı!

Nakkaşhane Buluşmalarımız Bosna-Hersek Gezisi ile Başladı! post thumbnail

Yaz Şenliği Etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen Kültür-Sanat buluşmaları için hayal ettiğimiz mekanlardan olan “Nakkaşhane’mizin” ilk buluşmasında bir araya geldik. Vakfımızın Yiğitlik Meydanlarından olan SEHÂ Bosna Topluluğu’nun hazırlamış olduğu Online Bosna Gezisi ile Nakkaşhane buluşmalarımızın açılışını yaptık.

Bosna’nın büyük kahramanı merhum Alija İzetbegovic’in mezarını ziyaret ile başlayan gezimizde öncelikle Alija’nın kabrinin yer aldığı Kovaci Şehitliği’ne ulaştık. Şehitliğin ardından Saraybosna’nın kalbindeki Başçarşı’ya giderek ünlü sebili ve bakırcılar çarşısını gezdik. 

Ardından yolumuza Latin Köprüsü’nün yanından geçerek devam ettik. Latin Köprüsü’nde 19 yaşındaki bir Sırp gencin Avusturya-Macaristan imparatoru ve eşini öldürmesi, dünyada büyük acılar yaşanmasına sebep olan 1. Dünya Savaşı’nın görünen sebebi olmuş. Bu ünlü köprünün yanından geçerken bir kez daha bu olayı hatırladık.  Saraybosna’da yolumuza devam ederken, Sonsuz Ateş Anıtı’nın önünde, 2. Dünya Savaşı’nda Yugoslavya’nın savunmasını birlikte gerçekleştiren Boşnak, Sırp, Hırvat ve Karadağlıların anılarını yad ettik. Yol üzerinde bize bir kere daha savaşın acı izlerini hatırlatan, “Saraybosna’nın gülleri” diye bilinen hava saldırılarında açılan deliklerin kırmızı reçine ile kapatılıp etrafının çember içine alındığı anıtlarla karşılaştık. Gazi Hüsrev Bey Camii ve Külliyesi’ne de uğrayarak gezimizin ilk durağı olan Saraybosna’dan ayrıldık.

Sonrasında Travnik şehriyle seyahatimize devam ettik. Öncelikle Travnik Kalesi’nden şehri izledik ve Göksu Nehri’nin şehir ile buluşmasına tanık olduk. Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen bu kale oldukça sarp bir alanda bulunduğundan ve hemen yanındaki gölden dolayı fethedilmesi oldukça zor olmuş. Günümüzde 30 bin kişinin yaşadığı şehir, Osmanlı döneminde Sancak şehriymiş. Osmanlı Devleti için Avrupa’ya en yakın şehir olması dolayısıyla stratejik bir konumdaymış. Bu şehirden 19 vezir çıkmış, bu sebeple vezirler şehri olarak da anılıyor. Travnik’deki Osmanlı izlerini gördükten sonra bu güzel şehrin aynı zamanda Nobel ödüllü yazar İvo Andric’in de doğup büyüdüğü şehir olduğunu öğrenerek şehirden ayrıldık.

Yolumuza Yugoslavya’nın ünlü diktatörü Tito’nun olası bir nükleer saldırıya karşı kendisinin ve üst düzey devlet yetkililerinin korunması için gizlice inşa ettirdiği sığınakların içinde bulunduğu şehir olan Konjic ile devam ettik. Konjic’te Tito’nun inşa ettiği, o dönemin şartlarına göre inanılmaz donanımlı bu sığınağın içinde dolaştıktan ve dünya tarihinin orijinal isimlerinden olan Tito’nun hayatını kısaca dinledikten sonra bu şehre de veda ettik. 

Gezimizin bir sonraki durağı ise Neretva Nehri çevresine 1440’larda kurulmuş ünlü şehir Mostar idi. Mostar’da şehrin sembolü haline gelmiş Mimar Hayreddin tarafından yapılan Mostar Köprüsü’nü farklı açılardan izleme fırsatı bulduk. Ancak bu güzel eser 1993 yılında savaşın yükseldiği dönemde tank atışı sonucunda yıkılmış. Alija anılarından bahsederken o günü hiç unutamadığını söylüyor. Günümüzde köprünün şehri tam olarak ikiye ayırdığını ancak hala köprünün bir tarafında Boşnaklar diğer tarafında ise Hırvatlar’ın yaşadığını öğrendik ve bu ayrılığın en kısa zamanda bitmesi duasıyla bu güzel şehre de veda ettik. 

Sonrasında Balagaj’da Türk dervişleri tarafından kurulan Balagaj Tekkesi’ni ve taş evler şehri olarak bilinen Poçitel’i gezdikten sonra Drina Köprüsü’nün yer aldığı Vişegrad ile yolumuza devam ettik. Sokollu Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yapılması için emir verilen köprünün, Osmanlı döneminde batıya sefere giden askerlerin geçişi için kullanıldığını da öğrenerek Visegrad’dan ayrıldık. 

Gezimizin son kısmında ise büyük acıların yaşandığı, dünya milletlerinin amansızca görmezden geldiği katliamın acı izlerini hala üzerinde taşıyan kutlu şehir Srebrenitsa’daydık. Yolculuğumuzun geldiği bu nokta gerisinden çok farklıydı. Gerek mimari gerek doğal güzellikleriyle Bosna’nın eşsiz kültürel ve doğal mirasına şahitlik ettik gezimiz boyunca. Ama Srebrenista’ya geldiğimizde bütün nefesler bitti, sesler kesildi. Yalnızca ve yalnızca her yıl tekrar tekrar toplu mezarlarda kimliği yeni belirlenen çocuklarının mezarlarına gelen annelerin sesi vardı kulağımızda. BM’nin gönderdiği sözde destek birliği olan Hollanda askerleri o dönemde Boşnakları Sırplara teslim etmekten başka hiçbir şey yapmamış. Bütün dünyanın sessiz kalması gibi o askerler de hiçbir şey yapmadan yalnızca izlemiş. Srebrenista’nın hikayesini anlatan arkadaşımızı dinlerken ruhumuzun kaldıramadığı acı hikayeler duyduk. Ve hepsinden geriye yalnızca ve yalnızca zihnimizde yankılanan bir söz kaldı: 

“Çocukları küçük kurşunlarla öldürürler değil mi anne?” 

Alija’nın “Unutulan soykırım tekrarlanır” sözünü hatırlayarak Srebrenista’dan asla unutmamak üzere ayrıldık. 

Gezimizi bitirirken zihnimizde Alija’nın insana tekrar ümit ettiren sözleri vardı:

“Ben bir Müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da böyle hissedeceğim. Çünkü İslam benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı; dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin ya da umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir hayatın, kısacası benim inancıma göre uğrunda yaşamaya değer olan her şeyin adıdır.”

Alija İzetbegovic

Bu güzel geziyi hazırlayıp bizi Bosna’da samimi bir seyahate çıkardıkları için halkalarımızdan SEHÂ Bosna Topluluğu’na tekrardan çok teşekkür ediyoruz.

Gezimiz boyunca fonda çalan Bosna ezgilerine aşağıdaki listelerden ulaşabilir, gezimizi tekrar izlemek isterseniz de aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.



Kategoriler: